Kasım 10, 2011

oysa ben hep korktum. kimseler bilmedi.


Bazen görmek istemiyorsun gerçekleri. Senin görmediğini de görmüyor kimseler. Ahh bilmiyorlar görülmeyen güçleri…

            Yapılmamış olan her neyse hayatında hepsini yakın kılarmış korkuların sana. O cümleyi okuduğum an anladım. On beş yaşlarımdaydım. Okuduğum onlarca satırın içinde o cümlede öylece dura kaldım. Sonrası mı? Kocaman bir boşluk… 

            “ Yâ eyyuhellezîne âmenustainû bis sabri ves salâti innallâhe meas sâbirîn. ” (Bakara2, 153) Kelimelerden korkabileceğimi öğrendiğim geceydi. “  Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir.” diyordu Kutsal Kitap. Anlamını öğrendiğimde ağlamaya başladım. Yıllar sonra aynı cümleden korkan birini gördüğümde de oturup saatlerce ağlayacağımı bilmeden üstelik. Sonraki günler hep sabretmeye zorladım kendimi. Ahh anlamıyordu kimseler sabırsız birinin korkusu ne zor olur…

            Bazen hatırlamak istemiyorsun gerçekleri. Senin hatırlamadığını da hatırlamıyor kimseler. Ara sıra açıp bir cümle seçiyorum o cümleden korktuğumdan beri kendime. Bana ait olsun ilk cümleyi unutayım diye. Olmuyor. Her cümle ona yöneliyor sanki. Koşmaya başlıyorum sonra. Korkularımla birlikte çok gerimde kalsın istiyorum. Ahh hissedemiyordu kimseler ne kadar yorgundu kalbim…

            Hiç olmadık bir gün hiç olmadık arkadaşlarıma itiraf ederken buldum kendimi. Alakası olmayan bir konu içindeyken üstelik… Yıllarca kendime söyleyemediğim kelimeleri ilk onlara söyledim. Korkularımı, sırf bu yüzden sabrediyormuş gibi yaptığım çelişkili anlarımı ve hepsini yaramazlığımın arkasına saklayışımı… Ahh kabullenmedi hiçbiri deli cesareti olan birinin korkularını… 

            Sonra bir gün her şey şekil değiştirdi. Yine koşmaya başladığım günlerdendi. Aynı cümleyi, aynı korkuyu gördüm, okudum birinin kalbinde. Neredeyse aynı kelimelerle anlatışı kendini… Ağlattı beni. Yıllar önceki gibi saatlerce, bir kafenin ortasında hiç yadırgamadan kendi halimi…  Ahh dedim içimden hissediyor birileri, birilerinin de kalbi acıyor bak senin gibi…

            Beni kafede ağlarken gören garson yanıma geldi ve:

-          Üzülmeyin hanımefendi. Eğer sevgiliniz terk etti diye ağlıyorsanız hele hiç üzülmeyin. Sizin gibi güzel ve naif bir bayan daha iyilerine layıktır her zaman. Bir kahve daha alır mıydınız? Müessesemizden olsun. Buyurun size mendil de vereyim.

           Salya sümük ağlarken garsonun o tavrı üzerine kahkaha atarak çıktım kafeden. Bundan böyle korkularımın üzerinde yürümeyi öğrenmem gerekiyordu. Belki de en sırıtık halimle…

 ***

Yazının en dip notu: Bu yazı; kilometrelerce uzakta olduğu halde bunca hissin kelimelere dökülmesine sebep olan sevgili E. Harmancı ’ya ithaf edilmiştir.
Yıldızlı dip not: Söylenilen her kelime sen farkında olmasan da birilerinin içinde gerçekleşen devrimin sebebiydi ve aynı gökyüzüne baktığımız süre boyunca kelimeler bitmezdi.

Kasım 06, 2011

ara

yazmıyorum uzun süredir.
yazıyorum da aslında
göstermiyorum kimselere..


okuyorum bolca,
bugünler dinlenebileceğim sayılı günler.
dönerim tekrar yazıyla
belki başka günlere.
o günler de gelecek...