Eylül 10, 2011

bu bir esra yazısıdır


·         hiç ummadığın bir günde, canının tak ettiği anlarda elinde hediye paketiyle doğum gününü günler öncesinden kutlayıp seni şaşırtandır esra.


·         BENAN BİLİR aforizmasını hayata geçiren ve yaşatanlardandır esra.

·         en yakınındakilerin sana en uzak olduğunu gördüğün kimi durumlarda gündüz seninle uyanabilecek olandır, hastane kokusunu birlikte çekmeyi candan isteyecek olandır esra.

·         tam da Sezen dinlemek istediğin sırada “kalbim egede kaldı” diye şakıyandır ve Sertap’tan daha güzel söyler  “bahçede” yi. bir yaz gecesi değildir birlikte söylediğiniz o şarkı; ama aynı anda ateşböceklerini seyre dalarsınız. geceniz aydınlanır. kısacası lambanızdır esra.

·         vermek filini şekillendirebilendir. mesela:
esra gizli gizli yemeğimi aşırır. al ye derim yemez. bunun üzerine "canım gizli alınca güzel oluyor. siz verince zevk almıyorum" der. dolmuş parası verelim mi deriz. "verin. hepiniz verin.” der. görüldüğü gibi fiil artık bir esrazededir. ayrıca tüm bunlara kıs kıs gülüp  "canım seri verin."  diyebilen arkadaşlara sahip olandır esra.

·         her daim yemeğine ortak olmayı başarırken seni evinde mükemmel ağırlayandır esra.

·         köpüklü Türk kahvesi yapabilendir fal baktırmasa da.

·         Trabzon’u sana ölesiye sevdirebilen insanlardandır. hiç olmadık yerde tutan tra. damarıyla sana atar yapandır ve karşı tarafı ölümüne tırstırır.

·         aldığı bir yıllık anatomi eğitimi sonucu tıp öğrencileriyle kıyaslanabilendir.

·         tra. damarının içinde bulunan inat sıvısıyla hastalanıp yataklara düşebilen, bağışıklık sistemi gelinlik kız kadar narin, nazlı ve hassas olandır. bir de onu taa şurasında seven mikrobu vardır ve bu mikrop her daim onunla olacağına dair büyük sözler duyar esra’dan.

·         gözlerinin içine gülebilendir esra. lakin bakmayı istediği gözlerde… (belki de benim için en özeli olan bu madde)

            gözlerimin içine gülebildiğini ilk kez gördüğüm zamanlarda bana söylediğin birkaç cümle vardı aklındaysa hala:

"  …demek ki karşılıklı bu hisler. senin gibi arkadaşlığa önem veren değerli bir insan olarak yalnız değilsin demek ki. hani bugün uçurtma avcısı için “ fedakarlık yapabiliyor muyum diye sorguladım kendimi” dedin. ben olsam aynısını yapardım diyebiliyorsan yaptığımız şey elle tutulur bir şey değil belki ama şu kadar zamanda söyleyebilirim ki sen hak ediyorsun gerçekten arkadaşlık için yapılması gereken tüm fedakarlıkları=) "

            ve mikrobun olarak yeri gelip sana zarar vereceğimi biliyorum. sırası gelecek seni üzeceğim. hatta bunları zaman zaman yapıyor olabilirim. ama beni sevmeyi asla bırakma olur mu? çünkü sen beni seversen eğer sana faydalı bir mikrop olabilirim. böyle bir fedakarlığı hak ediyor muyum? bence tartışılır; ama ateşböceklerini seyretmek güzel olmaz, kalbim ege’de kalmaz, yemekler vazgeçilmez olmaz belki de sen olmadan…

            iyi ki varsın!..
ha ayrıca unutmadan; bir önceki doğum günü hediyesi hala tamamlanamayandır esra. ve buna kızmayandır değil mi? ^^ (şımarık gülüş)



DİPNOT: bu bir esra yazısıdır.  internete erişimin kısıtlı olduğu bir anda oluştan ötürü gecikmeli olarak yayınlanmaktadır. lütfen başka Esralar ya da şahıslar üstüne alınmasın. o kendini biliyor. 

Eylül 07, 2011

eksik

           zaman zaman yazdığım eksik kalan cümlelerim olur benim.
bir kısmını aldım derledim.birbirinden çok uzak; ama bir o kadar yakın oldular. ve hala eksik bir şeyler var...


 bi’ yanım diyordum hep yarım. hava sıcak olacakmış yarın. hiç sevmem 21 dereceden fazla sıcak havayı. abartı olmasın. güneş açsın. yağmur yağsın da bardaktan boşanmasın. Kendim aldırmam yağmura aslında. ama o bardaktan boşanırsa adılazımdeğil yengenin mutfağı akar. sonra adılazımdeğil yenge gibi bir çok yenge var. bizim adılazımdeğil yenge hep güler. aklı evvel kocasına, insan şeklindeki yılan kaynanasına, onca yokluğa rağmen o hep güler. baktı ki yaşamak hep eksik o evde, o zaman böyle dikiş tutacak bu dünyada, anladı. aslında aklı pek çalışır. azıcık kalem tutsa eli komediyi ağlatır. ama kader gülermiş tepeden akıl plan kurdukça, n’aparsın. o yüzden yağmur boşanmasın bardaktan o gözünden akanları kurutana kadar. sonra bir de kar var. kar neden yağar kar? buza kesmesin de ortalık varsın yağsın. hele gri olmasın gökyüzü asla. oldum olası uzak dururum griden. ya siyah olmalı ya beyaz. bakıyorum da uçlarda yaşayıp durmaktan denge de yok. homeostasisim de bozuktur benim zaten. doktor söyledi. yelkovanı olmayan saat gibi vakitsizdir tik taklarım … vakitsiz öten horozun başını kesmişler geçenlerde. bi’ yanım diyordum hep yarım, kesilmiş sanki kolum kanadım… benim hiç kanatlarım olmadı ki, onlar kuşlarda vardı. hiç sevmem kuşları. Cik cik cik… bir tek Martı oyununda Nina olduğum zamanlardı kuşlarla aramın iyi olduğu anlar.  sonra günlerden bir gün bir martı vurdular sokakta. tıpkı Nina’nın söylediği gibi… yapacak işleri olmayan iki adam oturup kıydılar ona. fobim var zaten. uçanı kaçanı ellisi ayaklısı kanatlısı… pek hazzetmem. ahh şimdi bir bamya çorbası olsaydı. Limonu yerinde, bamyası taze, salçanın vermiş olduğu zenginlik ile rengi kırmızı turuncu arası, soğanı pembe… ben yeşil soğan doğrarken bile ağlarım. Zaten ben bi’ anneme bi’ de soğana kolay ağlarım. bi’ yanım diyordum hep yarım. ve bir bütün olamadı tüm bu yarımlarım…