Kasım 15, 2010

yolum açık olsun

“ben koydum her şeyi çok zorlandım yoluna
 unutmak için seni düştüm kirli kuyuma
ellerimden kurtuldum bir de baktım yeni bir yol
 o yol benim olsun.
Yolum açık olsun….
ben koydum her şeyi çok zorlandım yoluma
unutmak için seni düştüm kendi yoluma
yolumdan çıktığında yeni bir yol bulacaksın
o yol senin olsun.
Yolun açık olsun…”

               Bilir miydi ki yolun tam ortasında ikiye çatallanacağını? Bilseydi yürümezdi… Yürümez miydi?
              Yürüdü. İnadına, çocukluğundan kalan merakla yürüdü. Koştu hatta acemi de olsa. Ne olacağını bilip bilmemesi önemli miydi elleri titrerken? Ona göre değildi.
              Her takıldığı taşta düşmemeye hevesliydi; ama kanattı dizini hepsi. O yoldan geri döneceğini bildiği halde eğilip de taşı koymadı kenara. Belli ki korkuyordu yenilmekten. Üstesinden pekâlâ gelebileceğini düşünmüştü, gelemedi oysa…
               Sürekli ikiye çatallanan her yolda yeni bir yol çizdi kendine. “Üşüyorum” dedi duyuramadı sesini, “kalbim!”dedi sızladı durdu, mahveden bir geçmişin değişeceğini ise bir türlü kestiremedi…
Her yeni çizdiği yol uzaklaştırmıştı onu başlangıçtan, kime seslendiyse duyuramadı, gösteremedi kendini… Ama yenilmedi, tırnaklarını yemedi hiçbir zaman.  Her defasında yeni bir başlangıca tutundu ve her defasında iyilikler diledi yolun ortasında.
               Sokağın sonuna geldiğinde anahtarı kapının arkasında unuttuğunu fark etti. Birden telaşa kapılsa da kısa bir süre sonra boş vermişliğe bürünüp yürümeye devam etti. Güneşin batışını kaçırmamalıydı, Her zaman oturduğu kayanın üstüne tünedi ve “ Merhaba” dedi. Ama güneşten başka kimse duymadı…
               Delirmek önemsememekti. Hiçbir aksiliği ya da fevkaladeliği. Olmadı yeni bir eve çıkardı.Açmazdı bir daha o evin kilidini.
               Sahi deli mi oluyordu şimdi? Ne zaman delirmişti ki?
               Kafasındaki sorular ne olursa olsun her şekilde manzara muhteşemdi. Hele ki bir de F.D. kulağında ona söylüyorsa…